26 Eylül 2010 Pazar

Utanıyorum...

Tophane de olup bitenler gazeteleri, TV haberlerini gereğinden fazla işgal etmiş olacak ki Başbakan; “Bu ehemmiyetsiz olaya bu kadar yer vermek ne kadar doğru, siz böyle yapınca Avrupa basını durumu daha da abartıyor ve bizi böyle tanıyorlar” dedi.

Peki, kahvaltı da yan yana dizilmiş basın temsilcilerinden, buna yanıt geldi mi?

Elbette hayır.

Öyle bakakaldılar!

“Ehemmiyetsiz haber” denilen linç girişiminin Başbakan açısından ehemmiyetli olması için neler gerekirdi acaba?

Üç kişinin kafalarına dikiş atılması, galerilerin camlarının indirilmesi, on kişinin dövülmesi, canlarını kurtarmak için mekânlarına sığınan insanlara, biber gazı sıkılması, ehemmiyetsiz!

“Ben Tophaneliyim, orada böyle şeyler olmaz” diyor Başbakan.

O zaman yaşananların hepsi hayal, bizler de serap görüyoruz!

Ellerinde sopalar- taşlar-biber gazları, dillerinde “ya Allah bismillah” saldıranlar bir film karesinden fırlamış, figüranlar olsa gerek!

Yoksa Emniyet saldırganlardan bir kısmını önce yakalayıp, sonra serbest bırakmazdı!

İstanbul Valisi’nin olay için söyledikleri de aynı filmin için çekilmiş sahnelerinden biri galiba.

“İnsanlar sokağa çıkınca trafik sorunu oluşmuş, tartışma çıkmış, sonra aralarında halletmişler”

Böyle olduğu içindir ki ortada ‘sanık’ yok.

Utanıyorum.

Aptal yerine konulmayı ise, sindiremiyorum.

Bedenimi öfke ve küfür kuşatıyor.

Yaşadığım yüzyıla tanıklık edenler neler düşünüyor acaba?

Aynı gökyüzünün altındayız.

Açık biçimiyle sanata-sanatçıya saldırılan ve insanların canlarına-mallarına kastedilen bir olay karşısında, bütün bir toplum olarak susturuluyoruz.

Yaşam haklarımıza saldırılıyor, arkamızı dönüp geçiyoruz.

Ey insanoğlu!

Sen bu kara filmi, daha önce onlarca kez izledin.

Birçoğunu silip atmış olabilirsin belleğinden, belli tez unutuyorsun.

1993’ün 2 Temmuzun da Sivas ta ateşe verilen insanlığı anımsa.

Asım Bezirci, Behçet Aysan, Asaf Koçak, Uğur Kaynar, Nesimi Çimen gibi yürekler; ırkçılar ve dinci yobazlar tarafından ateşe verildiğinde söylenenleri anımsa.

Katilleri koruyanları, Avukatlıklarını yapan Bakan’ı, vekilleri anımsa.

Tophane de yaşananların ne farkı var?

Ölüm olmaması mı tek fark, yoksa ateşe verilmemesi mi insanların?

Yakındır.

Bu kara örtünün altından sırıtan insan cellâtları, o ateşi yakmak için fırsat kolluyorlar.

Nasıl olsa sıvazlanıyor sırtları.

Dün Sivas, bugün Tophane, yarın...


oaydinoaydin@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder