7 Eylül 2010 Salı

Bu kimin Eylül’ü?
Ekranlardan Kazlıçeşme mitingini izledim.
Başbakan yurdun dört bir yanında söylediklerini, daha büyük bir tehdit haline getirip, korku duvarını yükseklere örmeğe çabalıyor!
12 Eyül’le hesaplaşma bahsindeki ürkeklik, kimsenin gözünden kaçmamıştır.
Siyasette ‘samimiyet’ hep olması gereken değil midir?
Eğer böyleyse aşağıdan ‘evet’ diye bağıranların, hangi samimiyete sığındıklarının sorgulanması gerekir.
Hesaplaşmayı tanımlamıyor Başbakan. Nasıl hesaplaşılacağını, nelerin sorgulanacağını, kimlerin sanık sandalyesine oturtulacağını hiç ama hiç anlatmıyor.
Varsa yoksa ‘yüksek yargının ayak bağı olması’ konu edildiğine göre, buna hiç gerek de yok!
Faşist 12 Eylül darbesinin 30. yılına girerken hesaplaşılması gereken liste ise uzun.
Hayatımızın her alanından binlerce insanın; örgütün, kuruluşun, sendikanın, partinin, iş yaşamından insanlığın, işçilerin, emekçilerin ve 12 Eylül darbesini bağrında karşılamış olan devrimcilerin-sosyalistlerin-aydınların-sanatçıların sorguladıklarını gündeme taşımak ise, ne AKP’nin ne CHP’nin işidir.
Oysa sorumlular ortadadır.
Aşağıda okuyacaklarınız, 12 Eylül’ün genarellerine her yıl tekrar ettiğim, 4. mektuptur.
“*13 Eylül 1980 günü, Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosunda benimle birlikte, Erkan Yücel, Fuat Çiğiltepe, Rengin Somurçay, Mehmet Karagül, Hasan Yıldırım, Halil Yapağılı ve Mualla Çiğiltepe arkadaşlarımın kollarına kelepçe vurduran, sorgusuz sualsiz Bursa Cezaevine koyduran,
*Orhan Kemal’in aynı adlı romanından uyarlanan ‘Müfettişler Müfettişi’ oyunu için, dönemin Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi savcılarına, “Halkı, Devlet’e karşı isyan’a teşvik” iddianamesi yazdırtan ve oyunun yaratıcıları olan bizleri, “Halk düşmanı” ilan eden,
* Tiyatro salonumuzu “yasak yayın bulundurmak” gibi düzmece gerekçelerle üç kez mühürleten,
* Tüm Türkiye turnesini mahkeme kararı olmaksızın yasaklayan,
* AST (Ankara Sanat Tiyatrosu), ABT (Ankara Birlik Tiyatrosu) oyunlarını yasaklatan, oyuncularını tutuklatan, turnelerini iptal ettiren,
* Tiyatromuzun kütüphanesini ve evlerimizdeki kitaplıkları talan eden, “yasak” diyerek Nâzım Hikmet, Orhan Kemal, Gorki, Tolstoy gibi yüzlerce yazarın kitaplarına, tiyatro metinlerine, klasik müzik plaklarına, türkü kayıtlarına el koyup, gözlerimizin önünde yakan,
* Sokağa çıkma yasaklarıyla sanatın tüm ülkede yasaklanmasını sağlayan siz, 12 Eylül’ün Faşist darbecileri;
Genel Kurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı, Orgeneral Kenan Evren,
Kara Kuvvetleri Komutanı, Orgeneral Nurettin Ersin,
Hava Kuvvetleri Komutanı, Orgeneral Tahsin Şahinkaya,
Deniz Kuvvetleri Komutanı, Oramiral Nejat Tümer,
Jandarma Genel Komutanı, Orgeneral Sedat Cilasun.
Aradan 30 yıl geçti, sizi ve insanlığa yaptıklarınızı unutmadım.
* 10.000 kişiyi, gerekçesiz gözaltına aldırdınız.
* 1 Milyon 683 kişiyi fişlediniz, 210.000 dava açıp, 230.000 kişiyi yargıladınız.
* 7.000 kişi için idam cezası isteyip, 517 kişiye idam cezası verdiniz.
* 50 kişiyi idam ettiniz. Bunlardan biri olan Erdal Eren’in yaşı henüz 17 idi.
*Toplam 71.000 kişiyi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılattınız.
* 98.000 kişiyi “örgüt üyesi” olmakla suçladınız.
* 388.000 kişiye pasaport verdirmediniz.
* 30.000 kişiyi “sakıncalı” bularak işlerinden attırdınız.
* 14.000 kişiyi yurttaşlıktan çıkardınız.
* 300 kişi “kuşkulu” biçimde ölü bulundu.
* 171 kişiyi işkence ile öldürttünüz.
* Yılmaz Güney’in filmleri ile birlikte 937 filmi “sakıncalı” bulup yasakladınız.
*23.000 derneğin faaliyetinin durdurulmasını sağladınız.
* 4.000 öğretmen, 120 öğretim görevlisi, 47 hakim’in işine son verdiniz.
* Sıkıyönetim mahkemeleriniz, toplam 400 gazeteci için 4.000 yıl hapis cezaları istedi.
*Gazetecilere 3.000 yıl hapis cezası verildi. 31 gazeteci hapse atıldı. 300 gazeteci saldırıya uğradı, 3 gazeteci kışkırtmalar sonucu katledildi.
* Toplam 39 ton gazete, dergi ve basılı yayını yaktırarak “imha” ettirdiniz.
* Cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi.
*144 kişi “kuşkulu” bir biçimde, 14 kişi açlık grevinde öldü, 16 kişi “kaçarken” vuruldu, 73 kişiye ”doğal ölüm” raporu verdirtiniz, 43 kişinin “intihar” ettiğini bildirdiniz.
Unutmadım.
Benim gibi öfkesini, sabırla ve inatla bileyen binlerce yurttaş da unutmadı.”
Sevgili okur, bu mektup 4 yıldır yanıtlanmadı, biliyorum ki yine yanıtlanmayacak.
Bu gün, Kenan Evren denen ve uçan kuştan bile korkan ‘ressam parçası’ zatın AKP koruması altında olduğunu görmemek ve ’12 Eylül ile hesaplaşılacak’ yalanına inanmak, cehalete eş değer değil midir?
oaydinoaydin@gmail.com.


--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder