16 Mayıs 2011 Pazartesi


Pişkinlik…

Seçim meydanlarından yükselen sesler, bu günden daha da karanlık bir gelecek vaat ediyor.

Atış serbest.

2023 yılını hedef gösterenler, belli ki bu günün yoksulluğu, işsizliği, yolsuzluğuyla hiç ilgilenmiyorlar.

Yaşananların sorumluluğunu üstlenmeden, varsa yoksa ‘çılgın proje’ için ahkâm kesiyorlar.

Sıkışınca ‘yeni anayasa’nın kapağı aralanıyor.
Anlaşılan her şey hazır!

Topluma giydirilen deli gömleği dar gelmiş olsa gerek ki genişletilmişlerden söz ediliyor.

Durduk yerde uydurulan ‘ileri demokrasi’ yalanına önce kendisi inanmış; anlattıkça göz bebekleri büyüyor, iştahı kabarıyor.

Din-kitap-Allah-cemaat faslında övgünün bini bir paraya!

Hani elinden gelse mitingler için kurulan sahnelerde toplu namazlar kıldıracak.

Haremlik-selamlık olarak ayrıştırılmış meydanlardan avazı çıktığınca bağırırken, uçan kuştan bile korktuğu anlaşılıyor.

Gittiği kentler, kasabalar, geçtiği yollar havadan-karadan-denizden kuşatma altına alınıyor.

Böyle olunca kabadayılıkta sınır yok.

İçerde tavşan cesaretiyle dikleniyor, dışarıda talan edilmeye hazırlatılan ülkelere akıl veriyor!

Ekranlarda dönen reklam filmlerine bakınca da şaşırıyorsunuz!

Ülkenin ortak değerlerini kara para aklayıcılarına, yandaşlarına pazarlamış olmakla övünüyorlar…

Kendini ‘sol’ sayan ancak batmış-bitmiş-ele geçirilerek talan edilmiş sistemin değiştirilmesi için, hiç bir akıl açan önerisi olmayan CHP ise, bol keseden laf üretiyor.

“Herkes rahat bir nefes alacak”

İyi de nasıl olacak, hangi önermeyle halledeceksiniz, öyle para dağıtmakla, halkı maaşa bağlamakla, ‘yapacağız-edeceğiz-benim adım Kemal’ demekle çözülebilecek kadar basit mi bu mesele?

“Taşeronlaşmaya son” diye her yerde bağırıp-çağırmak kolay.

Elinizde tuttuğunuz onca belediyenin kaçında sendikalı işçi çalışıyor, önce bunun hesabını verin diye soran olmaz mı?

Anlaşılan işsize iş, tüm yurttaşlar için parasız sağlık, parasız eğitim, barınma hakkı, herkes için eşit adalet, düşünce özgürlüğü, bağımsızlık umurunuzda değil.

Kamu yönetimlerinin tamamının dinci-gerici kuşatma altında olması, HES, nükleer santraller, ormanların-doğanın-kentlerin talanı için de mücadeleye hiç gerek yok!

“Ben insanları, sağcı solcu diye ayırmam”

Ya ne diye ayırırsınız?

Seccadeyi cami avlusuna serince, siyasette kıble şaşırmak tam da bu olsa gerek!

Irkçılık ise, Kürt ve komünist düşmanlığında sınırsız-sorumsuz yaylım atışlarına devam ediyor.

Hani iktidar filan olurlarsa, memlekette ‘tek Kürt ve tek komünist’ kalmayıncaya kadar silahlar kan kusacak!

Vahşet!

Böylelikle 21. yüzyılda, bozkurtçuklarıyla övünen kaç kafatasçı kaldı görüyoruz.

Birileri ortalara çıkıp, bu ülkede onca yurtseverin, devrimcinin, aydının kanını döken ve katillikten yargılanan kaç vekil adayın, ülküdaşın var diye sormazlar mı sanıyorsunuz?

Şu son günlerde beylerde laf tükenince, ‘yatak odası siyaseti’ söylevlerinin merkezine taşınmaya başlandı.

Utanç verici.

Ortalık kasetten geçilmiyor.

Daha fazla haksızlık etmeyelim. Tüm sistem partilerinin ortaklaştıkları tek alansa, sanat!

Şaşırmayın, gerçekten öyle.

Bakın bu partilerin vaatler listelerine, sanat ve kültür ile ilgili tek sözcük bulamazsınız!

AKP ve MHP’nin sanat-kültür deyince kudurmuş bir hindi gibi nasıl kabardıklarını ve neler yaptıklarını biliyoruz, yaşadık yaşıyoruz.

CHP’nin ise tüm saldırganlıklara, yıkımlara, yok edilişlere karşı söyleyecek tek cümlesi bile yok.

Beyefendi Kars’ta miting yapıyor. Et diyor, süt diyor, hayvancılık diyor, şeker fabrikası diyor ama konuştuğu meydana 250 metre uzaklıkta İnsanlık Anıtı besmeleler çekilerek yıkılıyor, ağzını açıp tek kelime etmiyor.

AKM, Emek Sineması, kentsel üleşim ile sağlanan rantlar, ören yerlerinin pazarlanması, müzelerin özelleştirilmesi, kütüphanelerin pazarlanmak üzere devredilmesi, kapatılmak istenen Devlet Tiyatroları, 4C uygulamasının eşiğine taşınan opera-bale-senfoni, yıkılmak istenen salonlar, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti yalanıyla yaşananlar, insan yaşamından öteletilen sanat, sanatçıların özlük hakları bu beyleri hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

Ama nasıl oluyorsa, sanatçılar ‘doğal yandaş’ ilan ediliyor.

Bu nasıl pişkinliktir?

Bütün bu olumsuzluklara karşı boyun kırıp susmak-sinmek-korku duvarının arkasında pineklemek erdem olmasa gerek!

Vah benim ülkem vah!

“Kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin…”

oaydinoaydin@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder