20 Haziran 2011 Pazartesi

Artvin…

Balkon konuşmasının ardından yaşananlar, başbakan efendinin önümüzdeki süreçte yapacaklarının tüm ipuçlarını ortaya koydu.

Anladık ki ‘olgunluk’ döneminin AKP’si ‘hepimizi kucaklamaya’ geliyor.

Neden derseniz, 12 Haziran gecesi höykürülen ‘barış, kardeşlik, helalleşme’ gibi sözler, karşılığını buluyor da ondan.

Sol, sosyalizm düşmanlığının doruğa çıkarıldığı Hopa operasyonunun ardı sıra, tüm yurtta dur durak yok.

Başını kaldırana gözaltı, cop, biber gazı, panzer, tazyikli su, işkence.

Artvin halkına, çevre ilçe ve köylerdeki devrimcilere cezalar kesilmiş!

Bölge halkının şimdiye kadar görüp-tanımadığı bir ‘vurucu tim’ Artvin ormanlarında, kırlarında, derelerinde, yaylarında insan avına çıkmış durumda.

Halk çocuklarını ‘ihbar etmeye’ zorlanıyor.

Direnişle karşılaşınca da işkencenin, kötü muamelenin, orantısız gücün bini bir para!

Şavşat’ta baskı ve gözaltılar ailemin üyelerine kadar uzandı. Jandarma, gece yarıları köylerimize baskınlar düzenliyor.

Buradan ilan ediyorum, tutuklanıp Erzurum cezaevine gönderilen tüm kardeşlerimin başına gelecek olanların sorumluları Başbakan, Artvin Valisi, Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığıdır.

Hopa vahşetinin Ankara ve İstanbul’da protesto edilmesini sindiremeyenler, boş durmadılar Ankara’da onlarca devrimciyi gözaltına aldılar.

Derdest edilip içeri alınanların arasında, ÖDP Genel Başkan Yardımcısı da var.

Bir siyasal partinin genel başkan yardımcısın böylesi sudan gerekçelerle tutuklanmış olması, tam da AKP yargısına-polisine yakışacak bir durumdur.

Başbakan ve kurmaylarının, Hopa direnişinin tüm yurda yayılmasından ‘Azrail’den korkar gibi korkuttukları’ anlaşılıyor.

AKP, adı ‘Metin’ olan her yurttaştan ürküyor!

Elbette bu yaşatılan zulüm, bu ülke için bir ilk değil.

Korku duvarı yaratma-sindirme-baskı altına alıp yok etme-işkenceler ile susturup ezme-gerekçesiz biçimde tutuklayıp hapse atma-işkence yapıp sakat bırakma operasyonlarını, 12 Mart ve 12 Eylül’de binlerce kez yaşadık.

Karadeniz’in çocukları bu süreçlerin en iyi tanıklarıdır.

Evlatlarının yarısını kurşunlara diğer yarısını mahpus damlarına veren halk o günleri, o günlerin yarattığı derin acıları unuttu sanılmasın.

Şavşat, Ardanuç, Hopa, Arhavi, Artvin merkez, faşizme karşı onurlu direnişin simgesi olmuş vatan topraklarıdır.

Tıpkı Fatsa gibi.

AKP’nin asıl korktuğu da budur.

Biliyor ki orada eşitlik ve özgürlük için yakılacak bir meydan ateşi, tüm ülkeyi saracak kadar güçlü olabilir.

Çünkü Çoruh vadisi, yatağına sığmayan, terbiye edilemeyen Çoruh nehrinin ve onu tüm coşkusuyla sahiplenen insanlığın evidir.

Bu bölge, teslim alınmış-sindirilmiş-gericileştirilmiş ve bir o kadarda yoksullaştırılmış Kadir Topbaş efendinin Yusufeli ilçesine hiç benzemez.

Hırçınlığın, söz dinlemeyip, kendi sözünü ortaklaştırmanın adı olarak bilinen bu topraklar, Laz, Hemşin, Gürcü halklarının sımsıkı beraberliklerinin, kardeşçe bir arada yaşamalarının da adıdır.

Ne derelerin önüne setler çekilip suların ticarileştirilmesine, ne de bu tür aşağılıkça saldırılara, zulme boyun eğmeyeceklerdir.

Birlikte göreceğiz.

‘Derelerin Kardeşliği’ daha da büyüyecek ve satılık tek damla suyumuzun olmadığını tüm dünya duyacak.

AKP’nin bölgede sürdürdüğü operasyonların bu birlikteliğe uzanmasının tek nedeni budur.

Bölgeyi, kan emici HES şirketlerine peşkeş çeken akıl, bu akla karşı çıkan halka, devrimcilere kin ve nefretle saldırıyorsa, bunu başka türlü açıklamanın anlamı da yoktur.

Zulmün padişahı bilmelidir ki; Artvin’e bir dokunursan, bin ah çekersin.

oaydinoaydin@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder