7 Şubat 2011 Pazartesi

Susun, sakın konuşmayın sakın…

“Cahil cesareti” denilen sıradanlık, akıl almaz işlere imza atmaya başladı.

“Ucube” tartışmasıyla başlayıp gelinen nokta, artık tüm tarafların kılıçlarını çektiği bir zeminde restleşmeye kadar vardırıldı.

Etik-hukuk ayaklar altına alınıyor.

Padişah’ın buyruğu bir an önce yerine getirilsin diye yenilmedik halt kalmadı!

Kars belediye meclisi, AKP-MHP ittifakının oy çokluğu ile anıtı ‘keserek yıkma’ kararı aldı.

Kültür Bakanı’nın minderden kaçıp af dileyişi ise, hayli zaman oluyor!

Anıtın yaratıcısı Mehmet Aksoy’un ve sanat alanlarından onlarca insanın söylediklerinin hiçbir değeri olmadığı anlaşılıyor.

Dolmabahçe tıkınmalarında ‘sanatçıyı’ karşısına dizip, “bizim için sizlerin söyleyecekleri önemlidir” diyen Padişah, hayata kulağını tıkayarak aklına geleni yapmakta ve inatlaşmayı sonuna kadar sürdürmekte kararlı görülüyor.

Çok biliyor!

Çok biliyorlar.

Ekranlar en büyük silahları, yazılı basın da öyle, radyoları da öyle.

Gün 24 saat sanat, sanatçı düşmanlığı yapıyorlar.

Tüm yandaşların, ırkçı-dinci tecavüzcülerin ve tecavüzcü sevicilerin Defne Joy Foster’ın arkasından yazdıkları, söyledikleri insan olanı utandırır!

Şu Hıncal Uluç denen zat, her konuda ahkâm kesen bir kapı kulu olduğundan beri insanlıktan da vazgeçti.

Beyefendi de utanma-arlanma yok.

Elindeki kalemden kan damlıyor!

AKM konusunda nasıl kırk takla atıp “yıkılmalı” diyerek Padişah’a övgüler dizdi ise, “yeni İstanbul” yalanına dört elle sarılıp “vallaha kardeşim ben de şaşırdım” deyip çürük kabak gibi gülücükler saçtıysa, Defne için de aynı sıradanlığı kustu.

Bu efendi için yazılanları okuduğumda, “su testisi” akla sahip olanın bizzat kendisi olduğu gerçeğinin ortaya çıkmasına, hiç şaşırmadım!

Defne üstünden çağdaş insan yaşamına dil uzatıp, bunu ‘laik’ düşünce ile ilişkilendiren dinci yobazların adlarını anmaya bile değmez.

Ya ‘Kütahyalı’ denen şakşakçıya ne demeli?

Müjdat Gezen; Türkiye Tiyatrosuna 50 yılını vermiş, sonsuz sayıda üretime imza atmış, yüzlerce tiyatro insanı yetiştirmiş, düşünceleri uğruna hapislere atılmış, erdemli bir sanat adamı gibi gördüğü gerçekleri söylemekten hiç geri durmamış, saygın bir yaratıcıdır.

Arena programında, “AKP bence az oy aldı, Aziz Nesin’e göre %60 oy almalıydı” dedi.

Vay sen misin bunu diyen, AKP ve işbirlikçileri ayağa kalktılar.

Arsızlığın, utanmazlığın en büyüğünü ‘Kütahyalı’ denen yardakçı yaptı.

Canlı yayında ‘Sen kimsin Müjdat’ diye bağırıyor!

Bir faşist’in kendi kimliğini gizleyerek, bir başkasına ‘faşist’ diye seslenme becerisi de bu ırkçıya ait.

Aynı gece Müjdat Gezen ölüm tehditlerine, küfürlere, hakaretlere varan telefonlar, iletiler almaya başlıyor.

Provokatörler işlerini başarmışa benziyor ki, AKP li çapulcu sürüsü, Müjdat hocaya ait okulu basmaya, cam-çerçeve indirmeye yelteniyorlar.

Bütün bunlar, birileri tarafından da “aman mesele daha fazla büyümesin” deyip hayatımızdan ötelenmeye çalışılıyor!

Korkuluyor.

Cahil cesaretinden korkuluyor.

İnsanlarımız hedef gösteriliyor, canlarına kasta varan saldırılar düzenleniyor sanat alanlarından ses yok.

Eh yani bu kadarına da pes be hanımlar beyler.

“Aman etliye sütlüye bulaşmayalım-Bize dokunmayan yılan bin yaşasın-Şimdilik işimiz iş” deniliyor.

Utanma eşiğini çoktan aşmışız bu belli, ama korkak tavşanlar gibi yokuş aşağı kaçarak, bir çalı dibine sinip susacak mısın?

Evet susacaksın.

Elinde sopalar-taşlar, ağızlarında bin küfürle bir sanat okulunun kapısına dayanan dinci kalkışmacılara, Padişah “ucube” dedi diye bir anıt yıkılmak üzereyken olup-bitene ve insanlarımızın özgür yaşamlarına dil uzatıldığında, sustuğuna-göz yumduğuna göre, susacaksın.

Ne diyelim, kaç-sin-pus ve sus, susabildiğin kadar sus, aman ha konuşma!

Müjdat Gezen gibi, ülkesi ve ülkesinin geleceği için konuşanlar, düşüncelerini korkmadan söyleyenler var nasıl olsa.

“Size başbakan sofrasında yemek yiyip "haklısınız efendim" diyen sanatçılar mı lazım? Ben onlardan değilim.

Size popo yalayıcı, suya sabuna dokunmayan "siz bilirsiniz efendim" diyen sanatçılar mı lazım? Ben onlardan değilim.

Size korkak ürkek "aman parama dokunmayın" diyen sanatçılar mı lazım? Ben o değilim.

Size muhalefet etmeyen, el etek öpen, "padişahım çok yaşa" diyen sanatçılar mı lazım? O ben değilim.

Ben, kendini bildi bileli fikirlerini açıkça söylemekten korkmayan, dümdüz biriyim.

Yaptıklarımı, söylediklerimi herkesin beğenmesini istemem.

Neden bir hırsız, bir üçkâğıtçı, bir yağcı, bir sahtekâr benim yaptıklarımı beğenecekmiş?

Herkesi mutlu etmek gibi bir niyetim hiç olmadı. Söylediklerimden mutlu olmayanlar dönüp kendilerine bakacaklar. "Bu adam ne dedi de biz kızdık?" diyecekler.”

oaydinoaydin@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder