24 Ocak 2011 Pazartesi

Torbası büzüşesiceler…

İşçiler, emekçiler parlamento da görüşmeleri süren ‘Torba Yasa’ için meydanlarda.

DİSK her gün, gelecek kötü günleri anlatmak adına basın açıklamaları, yürüyüşler mitingler düzenliyor.

Yandaşların dışındaki tüm emek örgütleri de ayakta.

Anlaşılıyor ki çalışma hayatının giderek bir kâbusa döneceği günler yakın!

Yasa önermeleri incelendiğinde ve emek örgütlerinin açıklamaları izlendiğinde anlıyoruz ki; eğer mücadele edilip AKP’ nin torbası delinmezse, ülke geri dönüşü çok zor bir uçurumun eşiğine taşınacak.

Toplumun büyükçe bir bölümünün olduğu gibi, sanat alanlarının da bu durum karşısında sağırlığı-körlüğü ve adeta teslim alınmış aklı, şaşırtıcı geliyor bana!

‘Oyunculuk Sendikası’ diye yola çıkan meslektaşlarımın da bu ne idüğü belli torbadan, bir “meslek sendikası kuruluş yasası çıkacak’ beklentisi içinde olmaları da öyle.

Bir parmak bal umuyoruz!

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, her fırsatta tüm toplumu uyarmaya çabalıyor.

“Emeğin haklarına yönelik yeni bir saldırı dalgası ile karşı karşıyayız. Saldırının adı Torba Yasa. İçeriği karışık. Uzun zamandan bu yana üzerimizde “İstihdam Strateji Belgesi” diye bir heyula dolaşıyor. Adı var kendi yok. Ama kanunlara sızıyor. Torbalara giriyor. Her adımında haklarımızdan bir şey alıp götürüyor. Biz bu heyulayı tanıyoruz. AKP hükümeti, ne zaman istihdam yaratmaktan, işsizlik ile mücadeleden bahsetse, altından sermayedarlara teşvik çıkıyor. Ne zaman işsizlikle mücadeleden bahsetse altından yeni hak gaspları gündeme geliyor. Ne zaman işsizlikle mücadeleden bahsetse altından işsizler için oluşan fonun yağmalanması gündeme geliyor.

İstiyorlar ki, işsizlikle mücadele etmek için, ücretleri aşağıya çekelim, işçilerin zaten sınırlı olan iş güvencelerini ortadan kaldıralım, sendikalarını yok edelim. İstiyorlar ki, işsizlikle mücadele için kıdem tazminatlarını gasp edelim, daha çok çalıştıralım ama bunun karşılığında ödeme yapmayalım. İstiyorlar ki, sermayeyi işçi çalıştırması için teşvik edelim. Sanki işverenler işçiyi hayırseverlik olsun diye çalıştırıyor. Bizim buna inanmamızı istiyorlar.

AKP hükümetinin işsizlikle mücadele etmek diye bir derdi yok. Sosyal güvenlik sistemini ayakta tutmak diye bir derdi yok. Hükümetin amacı sermayeye yeni kâr alanları açmak, onları daha besili hale getirmektir. Eğer işsizlikle mücadele etmek istiyorlarsa, çalışma sürelerinin kısaltılmasını gündeme getirsinler. Dünya’nın en uzun çalışma sürelerine sahip ülkelerinden biriyiz. Buna karşın en az ücretli izin hakkı bizde. Avrupalı işçiden haftada ortalama 10 saat fazla çalışıyoruz. Kısaltın çalışma sürelerini, bakın patronlar nasıl paşa paşa işçi alıyorlar görün. Ama çalışma sürelerini gündeme getiren yok. Varsa yoksa esneklik, varsa yoksa ucuz emek sömürüsü.

AKP hükümeti, işçilerin, emekçilerin haklarını budamanın yolunu, toplumun geniş kesimlerinin beklentileri ile işçi gasplarını aynı yasanın içine koyarak arıyor. Bir yandan vergi affı, öğrenci affı, emekli maaşlarının iyileştirilmesi; diğer yanda ise daha fazla sömürü anlamına gelen esneklik, gençlere güvencesizlik, stajyer ve çırakların ücretlerinde düşüş, taşeronlaştırma, kadrolu çalışanlara sürgün Torba Yasa’nın içinde yan yana. Buna ilave olarak patronlara vergi indirimleri, teşvikler ve destekler de yasanın içinde yer alıyor.

AKP işçi emeklisine, af bekleyen öğrenciye, vergi borçlusuna diyor ki: “Yasa çıkarsa, emekliye zam, öğrenciye af, borçluya indirim var. Bak buna bile muhalefet ediyorlar.” Oysa yasa hepimizin haklarına saldırılar içeriyor. Süslü maddelerin arasında ölümcül tuzaklar var. Gençlerin, işçilerin, kamu emekçilerinin, işsizlerin haklarına yönelik bu saldırıyı durduramazsak, sırada özel istihdam büroları, kıdem tazminatlarımızın kaldırılması, taşeronlaşmayı kolaylaştıracak uygulamalar, asgari ücreti düşürecek bölgesel asgari ücret var.

Gençlerimiz, çocuklarımız, ne yazık ki, deneyimsizlikleri nedeni ile daha çok sömürülmek isteniyor. Yasa çıkarsa, deneme süresi gençler için, 2 aydan 4 aya çıkacak. Deneme süresi için hak talep edilmesi mümkün değil. Yasa çıkarsa, küçük sanayi sitelerini küçük omuzları ile sırtlanan 360 bin resmi çırağın, denetimsizlik nedeni ile hakları yeterince korunamayan 200 bin stajyerin ücretleri düşecek. Onların asgari ücretleri dikkate alınarak, kayıt dışı çalıştırılan yüz binlerce genç işçinin ücretleri de bu durumdan etkilenecek. Ücretler 146TL’ye kadar düşecek. Bu nasıl bir vicdandır dostlar. Bu nasıl bir vicdandır.

Gençlerin işsizliğini fırsata çevirmek anlamına gelen bu uygulamaları kabul etmek mümkün mü? Bizce mümkün değildir.

Yasa ile gönüllü stajyerlik geliyor. İşsizlikten kurtulmaya çalışan yüz binlerce genç, işyerlerinin dayatması ile ücretsiz, kayıt dışı çalışmayı kabullenecek. Stajyerlik yapılabilecek yerler için işçi sınırı 20’den, 5’e çekiliyor, böylelikle denetimin en az olduğu alanlar stajyer sömürüsüne açılacak. Yine 16-18 yaş arasında çalışan 200 bine yakın genç için Asgari ücret geçim indirimi hariç 576 TL’den 486 TL’ye düşecek.

Bilindiği gibi, 2008 yılında istihdam maliyetlerini düşürmek üzere, işverenlerin sosyal güvenlik prim katkıları düşürülmüştü. Bu prim hepimizin kasasından yani hazineden ödeniyor. Her ay 9 milyon kişinin yaklaşık 50 TL’lik işveren sigorta payını devlet ödüyor. Sermayedara diyorlar ki, “Sen dur zor duruma düşme, ben devlet olarak sana bu kıyağı yaparım.” Aylık 450 milyon TL kıyak yapılıyor. Buna karşın Aralık ayında işsizlik ödeneğinden 170 bin kişiye sadece 63 milyon TL ödeme yapılmış. İşçiye, işsize gelince kaynak yok. Çünkü artık yardım da parası olana yapılıyor.

Bu yetiyor mu? Hayır. Hükümet torbaya yeni teşvikleri ilave etmiş durumda. Bu teşvikten faydalanan sermayedar, aynı zamanda işsizlik fonundan da yeni aldığı işçi için teşvikler alacak. Patronlar sosyal güvenlik sistemine katkı vermekten muaf tutulacak. Kaynak ise, yağma Tayyip’in böreği olan İşsizlik Fonu. Şirketlerden alınan vergilerde yapılan indirimlere de aynı hızla devam.

Yüz kere söyledik, yine söyleyelim. Bu yasa çıkarsa; onbinlerce belediye ve il özel idaresi işçisi, Milli Eğitim veya Emniyet teşkilatının taşra teşkilatına sürgün gidecek. Atandığı yerde 5 gün içinde işe başlamazsa işini kaybedecek. İhtiyaç fazlası bildiren belediye 5 yıl boyunca yeni işçi alamayacak. Taşeron ile anlaşacak. Taşeronlaşma yaygınlaşacak. Kamu emekçisi, esnek çalışacak, geçici görevlendirmeyle yasal olarak 6 aya kadar sürgüne gönderilebilecek. Hak alma şartları zorlaşacak. Şirketler artık daha az kadrolu istihdamı tercih edecek. Sadece ihtiyacı kadar işçi çalıştıracak. Esneklik artacak. Uzaktan, evden, çağrı üzerine çalışma yaygınlaşacak. Turizm sektöründe denkleştirme süresi dört aya çıkacak. Bu uygulama ile çalışma koşulları artacak, fazla mesaiden kaynaklı haklar gasp edilecek. Engelliler çalışma yaşamından tecrit edilecek, işyeri denetimleri bakanlık memurlarına devredilerek, yandaşlar için kuralsızlığa daha fazla göz yumulacak. Bir de kısmi süreli çalışanların hakları ile ilgili traji-komik durum var. Kişi kayıt altına alınacak ama kendi cebinden. İşsizlik sigortasından faydalanacak ama kendi cebinden. Emekli olacak ama kendi cebinden. Primi dışarıdan kendi ödeyecek.

Bizi bize düşürmeyi amaçlayan, haklarımızı, çocuklarımızın geleceğini gasp etmeyi amaçlayan bu yasayı kabul edecek miyiz?

Hükümete sesleniyoruz.

Yasadan emek alanı ile ilgili düzenlemeleri derhal çıkartın. Torbayı ayıklayın. Bu kirli oyundan vazgeçin.

Aksi halde emekçilerin elleri yakanızdan düşmeyecektir!”

Basın’ın büyükçe bölümü bu açıklamalara kapalı.

Susup olacakları bekleyecek miyiz yoksa tarihimizin bu en büyük hak kıyımına karşı işçilerle, emekçilerle saf tutup haklarımız için direnecek miyiz?

Yıkımlara-sansüre-yasaklamalara-hakaretlere-küfürlere direnen sanat emekçilerinin önündeki görev; ekmeğini üretenlerin ellerini sımsıkı kavramak ve bu bilinçle ülke onuru için direnme hattında yer almak değil midir?

oaydinoaydin@gmail.com.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder